Tarih kitaplarında sıkça duyduğumuz kelimelerden bir tanesi İmparatorluk kelimesidir. İhtişamlı bir sözcük ve altında kurcaladığınız zaman yatan bir anlam ihtiva eder. Hemen akla Roma İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu, Çin İmparatorluğu gibi tarihe adını altın harflerle yazdırmış imparatorluklar gelir.
Yuval Noah Harari diyorki;
‘İmparatorluk
iki önemli özelliği barındıran siyasi bir sistemdir. İlki; çok sayıda
birbirinden ayrı ve farklı kültürel kimliklere ve farklı topraklara sahip insan
gurubunu yönetmeniz gerekir. İkincisi; İmparatorluklar esnek sınırlara ve
potansiyel olarak sınırsız iştaha sahiptir der. Bir imparatorluğu kurmak ve
sürdürmek genellikle büyük nüfusların katledilmesini ve geriye kalanların da
zalimce bastırılmasını gerektirir diye ekliyor.’’
Her ne kadar Osmanlı imparatorluğu için bu anlatıma
katılmasam da geçmişte Roma ve Çin İmparatorluğu hakkında yazılı tarihte
anlatılanlara inanmamak saflık olur. İşin gerçeği İmparatorluk kavramı ile diğer
ulus ve topraklara kendi sahip oldukları inanç ve kültürü benimsetmek ve
kendilerince düşündükleri barışı ve medeniyeti götürmek istemişlerdir. Ancak bu
şekilde istenen sonuçlara daima kanlı savaşlar aracı olmuştur. Büyük Britanya Krallığı ve Amerika gibi
güneşin üzerinde batmadığı düşünülen krallık veya sömürgeci ülkeler
imparatorlukların devamını sağlamışlardır. Bu sömürgeci ülkeler ele geçirdikleri
ülkelerin barbar olduğunu ve barışa ve yeni nizama ihtiyaç duyduklarını ileri
sürerek yeni bir inanç ve yönetim sistemi ile asimilasyon yöntemini her zaman
uygulamaya çalışmışlardır. 19.yüzyılın sonlarında bu tip uygulamalar Hindistanlı
halka İngiliz sömürgeciler tarafından da uygulanmıştır. Bu konuda önemli bir
anekdotu sizlerle paylaşmak isterim;
‘İngilizceyi
mükemmel konuşan, batı danslarını öğrenmek için kursa giden ve çatal bıçak
kullanarak yemek yemeyi öğrenen hırslı bir Hintli vardır. Yeni tarzıyla
İngiltere’ye gider ve University College London’da okur ve uzman bir dava
vekili olur. Tüm bunlara rağmen takım elbiseli ve kravatlı genç hukukçu bir İngiliz kolonisi olan güney Afrika’da
kendisine benzeyen ‘renkli tenli‘ insanlarla üçüncü mevkide değilde birinci
mevkide seyahat etmekte ısrar ettiği için trenden atılır. Bu adam Mohandas
Karamçand Gandhi’dir.’’
Ghandi okumanız ve araştırmanız gereken çok
değerli bir lider olarak tarih sayfalarında yerini almıştır. Özgürlük ve bağımsızlık
mücadelesi boyunca silah kullanmadan insanları arkasından sürükleyen ve demokrasi
ve barışın eylemlerle silahsız ve güç kullanmadan yapılacak eylemlerle
gerçekleşeceğini ispatlayan ve bu günün grev ve eylem anlayışlarının temelini
atan dev adam olarak tarih sayfalarına geçmiştir.
Mohandas Karamçand Gandi; Hindistan ve Hindistan Bağımsızlık
Hareketi'nin siyasi ve ruhani lideri. Görüşleri Gandizm olarak anılır. Gerçek
ve kötülüğe karşı aktif ama şiddet unsuru içermeyen direniş ile ilgili olan
Satyagraha felsefesinin öncüsüdür.
Muzaffer Karakuş
#ghandi
#hindistan
#osmanlıimparatorluğu
#romaimparatorluğu
#sapiens
#yuvalnoahhharari
#bilmendefaydavar
Kaynak:
Sapiens: Hayvanlardan Tanrılara (A Brief History of Humankind), Yuval Noah
HARARI, 45.Baskı, S.193
Kaynak: Vikipedi
Yorumlar
Yorum Gönder